
Tam adını ilk duyduğumda dedim ki: “Chilli Heat mi? Acıysa ben almayayım kardeşim.” Ama sonra bir girdim oyuna, ulan bu ne! Yanıyoruz ama öyle üzücü bir yanma değil. Eğlenceli yanma. Meksika pazarı gibi rengârenk, müzikli, hareketli bir ortam. Sanki ekranın içinden biri “Oleee!” diye bağırıyor da, ben ritme kapılmış gidiyorum.
Para Torbaları Peşinde Koşmak
Oyun başlar başlamaz, o klasik “Spin” sesi geliyor ya, hah işte orada başlıyor o içsel heyecan. Hele o para torbaları… Biri düşüyor, sonra bir tane daha, sonra hop! Üçüncüsü… Bingo! Para torbası toplamak hiç bu kadar keyifli olmamıştı. Bir yerden sonra düşünmeye başlıyorsun, “ben niye gerçek hayatta da para torbalarının peşinden koşmuyorum?” diye.
Slotter’da oynarken, bu oyunun bir garip çekiciliği var. Çünkü sadece kazanmak değil mevzu, o ekranın sana yaşattığı fiesta ruhu. Dans eden karakterler, arka planda Meksika gitarları, pencereden dışarı bakan sevimli köpek bile gülümsetiyor insanı. Adamlar tasarımı öyle yapmış ki, ekrana baksan mutlu oluyorsun.
Free Spin Dedikleri Ne Güzel Şeymiş
Bir de şu Free Spin’ler var ya… Abi her oyunda olur ama Chilli Heat’te başka oluyor. Öyle hop diye 8-10 tane dönmüyor. Bir başlıyor, ohh diyorum, bu gidişle sabaha kadar döner bu makaralar. Hele bir de art arda torbalar gelmeye başlarsa… Off. Orada artık masa yumruklanıyor, kahve dökülüyor, ama suratında gülümseme.
Bu arada, Slotter üzerinden girince oyun daha bi’ yağ gibi akıyor. Arayüz rahat, site kasmıyor, reklam çıkmıyor, sinirin bozulmuyor. Direkt oyunun tadına varıyorsun. Bonuslar mı? Slotter sağ olsun, “al kardeşim, senin keyfin kaçmasın” diye araya bir güzellik sıkıştırıyor hep.
Slotter’da Isınmanın En Tatlı Yolu
Chilli Heat tam bir başlangıç oyunu. Yeni başlıyorsan, fazla kasmak istemiyorsan, “hem eğleneyim hem de kazanayım” diyorsan, buyur buradan oyna. Zaten Slotter’da hesap aç, 2 dakika içinde oyunun içindesin. Ne belge, ne bekleme. Mis gibi sistem kurmuşlar.
Oyunun sesi bile bağımlılık yapıyor, söyleyeyim. Hani olur da gece oynarken sesi kısmak zorunda kalırsan, o müziğin yokluğu bile bir süre sonra içini burkuyor. Bağ kuruyorsun resmen oyunla. İşte o bağ yüzünden, insan “bir tur daha atayım” diyor. Ve bir bakmışsın… sabah olmuş.